Cunda… En sevdiğim mekanlardan biri. Sokakları, evleri, kedileri, balıkları, mezeleri, Taş Kahvesi, denizi, iyot kokusu, Papalinası, zeytin ağaçları, rüzgar güllerinin şıngırtıları…
Ne zaman yolum Ege’ye düşse Cunda’da olur bu rotanın içinde. Her mevsimi güzel bir kere. Biz Cunda’ya temmuz başında gittik. İnanılmaz kalabalıktı. İnsanlar akın akın geliyordu adeta. Ama kalabalık sahildeymiş meğer, sokakları yine bomboştu, bize kaldı. Arnavut kaldırımlı sokaklarda bizimle birlikte kışın muhtemelen ada nüfusundan fazla olan kediler vardı bolca.
Birbirinden güzel eski Rum evlerine bakarken mübadele ile yerlerini yurtlarını bırakıp karşı yakaya göçenleri düşündüm hüzünle. Onların yerine gelenler de aynı acıları yaşadılar kuşkusuz, her iki taraf da vatanını terk eyledi geçti karşı yakaya. Oysa bakınca işte oradaydı Midilli’nin ışıkları, burnunun dibinde öylesine yakın, bir o kadar da uzak. Aklımız almasa da, anlamasak da birileri anlamlandırmış işte, neylersin?
Ada sokaklarında gezerken bir pansiyonun sokağına astığı “Marjinal, orjinal, çapulcu farketmez, insan olan konaklayabilir” şeklindeki ince mizah içeren dövizleri öyle sevdim ki, “işte bu” dedim. Gezi ruhu diye bir şey var ya, belki bazıları anlamadı ama artık dünyaya başka bir gözle bakmaya başladı pek çok insan…
Ada’ya gidip de Taş Kahve’ye uğramamak olur mu? Taş Kahve’de öğlen kahvemizi, akşam adaçayımızı içtik. Yemeği ise ilk kez 5 yıl önce gittiğimiz ve mezelerine bayıldığımız Balıkevi’nde yedik. Yine inanılmaz lezzetler tattık. Deniz börülcesi, çiçek dolması, Ege otlarından yapılan üzerine yoğurt dökülen sıcak ot, minik karidesli börek, ahtapot beğendi, sıcak deniz mahsüllü güveç, balık pastırma… Daha ne sayayım? Hepsi birbirinden lezzetli idi.
Özellikle Nehir minik karides böreğine ve ahtapot beğendiye bayıldı. Bizde damaklarımızı şenlendirdiğimiz güzel bir akşam yemeği yedik. Tabi bu kadar meze çeşidi olunca balık yemedik, Nehir için söylediğimiz Ada’nın meşhur balığı Papalina’nın büyük bir bölümünü ise kedilere yedirdik.
Ada’ya gitmişken sakızlı dondurma, sıcak tarçınlı lokma mutlaka tadılmalı. Midye dolmayı da es geçmemek gerekir. Biz bir güne hepsini sığdıramadık tabi 🙂
Bu güzel, sıcacık mekandan geriye bende; içimi ısıtan güzel anılar, damağımda nefis lezzetler, yüzümde koca bir tebessüm kaldı. Gitmediyseniz, yolunuz düşmediyse bence bir düşürün. Biliyorsanız, daha önce gittiyseniz size zaten diyecek bir şeyim yok. Cunda’ya gidenin vazgeçemeyeceğini siz daha iyi bilirsiniz 🙂